Example sentences of : sağlayan
bağışıklık sağlayan madde
bağlantıyı sağlayan kimse
bir germinatif şeridin ucunda bulunan ve bölünmeyi sağlayan kürecik
embriyonun gelişimini sağlayan yumurta kısmı
geçimi sağlayan kimse
geçimini sağlayan kimse
gelişme sağlayan kimse
hayvanın sınırlı bir alan içinde serbestçe hareket etmesini sağlayan ip
kanuni yetkisi olmayan, kendi fikrine göre göre zorla düzen sağlayan kimse
kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar