Example sentences of : gidip
aracın aynı hatta gidip gelmesi
bir yabancının yanına gidip konuşmak
çaprazlama gidip gelmek
evle iş arasını trenle gidip gelmek
her gün işe trenle gidip gelen kimse
ileri geri gidip gelme
kısa mesafede gidip gelen tren servisi
İlk olarak eve gidip Pogo'yu bir kontrol etmem gerek.
İlk olarak eve gidip Pogo'ya bir göz atmam lazım.
Tamam, o zaman ben eve gidip üzerimi değiştireyim falan.