Example sentences of : içinde
-in içinde olmak
anlaşmazlık içinde olmak
barış içinde terk
barsakların aspirasyonu için kullanılan ve içinde çift boşluk bulunan kauçu
başından beri işin içinde olmak
bina içinde yapılan
bir arada barış içinde bulun
bir şey su içinde yüzmek
bir şeyi bir bütünsellik içinde ele almak
bir şeyin içinde çok saygın bir yeri olmak